Örnek Paper 1 Öykü İncelemesi
Öykü çözümlemesi Paper 1’da öğrencilerin kolayca ele aldığı bir çalışmadır. Paper 1 kapsamında öykü çözümlendiğinde, metnin anlatımsal ve içeriksel özelliklerine odaklanmak gerekir. IB Türkçe Paper 1, bir edebi eserin hem dilsel hem de bağlamsal çözümlemesini gerektirir. Aşağıda bir öykünün Paper 1 çözümlemesine uygun bir şekilde analiz edilmesi için izlenecek adımlar yer almaktadır.
AZGELİŞMİŞLİK ECZANESİ
Oturduğum mahallede pek çok eczane var. Her sabah yürüdüğüm yolun üstünde, sağda ve solda yeni yeni eczaneler açılıyor. Sürekli uğradığım bir iki eczane vardı, gerektikçe reçeteleri onlarda yaptırırım, tuvalet malzemesi, şampuan, pamuk, diş macunu, tampon, ter ilacı gibi gereçleri oralardan alırım. İsimleri hep birbirine benzer. Pamuk Eczanesi, Park Eczanesi, Kuğulu Eczanesi gibi...
Bu sabah jimnastik salonundaki randevuma yetişmek için, hızlı hızlı yürürken, yolun alt yanında yeni bir eczane açılmış olduğunu gördüm. Beyaz giysili, kalfa olduğunu anladığım bir genç vitrini düzenliyordu. Ustalar eczanenin dış yüzüne merdiven dayamışlar, ışıklı birtakım harfleri yerine yerleştiriyorlardı.
Jimnastik salonundan çıktığımda o yana bir göz attım; yazılar henüz yerlerine dizilmemiş, eczane açılmamıştı. Geceye doğru, yazı masamın üstüne koymak için bir demet sümbül almaya yeniden dışarıya çıktığımda, yolun altındaki eczanenin ışıklarının yandığını gördüm. Vitrin açılmıştı. Yeşil neon ışıklarıyla yazılmış eczane adı pırıl pırıl parlıyordu.
Gözlerimi kısıp okudum: "Azgelişmişlik Eczanesi". Alacağım bir demet sümbülü çoktan unutmuştum. Adımlarımı hızlandırıp eczaneden içeriye girdim.
Beyaz giysili, aydınlık yüzlü kalfa kasanın başındaydı. Tezgahın ardında duran ince bıyıklı, şık giysili, zayıf, orta yaşlı bayın eczane sahibi olduğu anlaşılıyordu. Çevrede açılış nedeni ile gelmiş bir iki sepet çiçek gözüme ilişti. Eczane sahibi bay da, sepetlerden birinden bir beyaz karanfil almış, yakasına iliştirmişti.
Beni güler yüzle karşıladılar. Bir arzum olup olmadığını sordular. Hafifçe öksürüp sesimi temizledim. "Bir B vitamini türevi rica edecektim." dedim. Kalfa nazik bir sesle: "Efendim, biz biraz değişik bir hizmet sunuyoruz müşterilerimize... Ne yazık ki piyasa ilaçlarını ve vitaminleri getirtmedik... Çünkü bildiğiniz gibi çevrede bunları satan eczane çok.. Bizim sunduğumuz hizmet başka..." dedi.
Şaşırmıştım. "Nasıl yani, ne gibi bir hizmet sunuyorsunuz? Pek anlayamadım." diye sordum. Eczane sahibi lafa girdi: "Anlayamamakta çok haklısınız efendim. Bir yerde, sınırlı bir kitleye sunduğumuz için hizmeti, gazeteye ayrıntılı ilan vermek gereğini duymadık. Sunduğumuz hizmet kısaca şöyle özetlenebilir: Bildiğiniz gibi henüz az gelişmiş bir ülkede yaşıyoruz. Hepimiz. Biz, siz, sokaktaki adam. Öyle değil mi?"
Eczane sahibi dikkatle yüzüme bakıyordu. "Evet, öyle." dedim. O devam etti: "Az gelişmiş bir ülkenin insanlarıyız. Bu dünyada halimizden memnunuz. Belki başka bir şey aramıyoruz, günlük mücadele, yaşam kavgası derken yaşayıp gidiyoruz. Mutlu oluyoruz yerine göre... Kimi zaman kızıyoruz. Umutsuzluğa düştüğümüz oluyor ama sonunda her bir şeyi bu bildiğimiz dünyamızda hallediyoruz... ama düşünün efendim, aramızdan bazı kişiler bir gün gelişmiş bir ülkeye gidiyorlar... Örneğin Amerika'ya... Orada tüm olay değişik, sistem değişik... Kişiye sunulan olanak çok, hak çok, dünya yüz yıl ileride gibi... Efendim, bu insan geriye dönerse, ömrünün sonuna değin mutsuz olmakla karşı karşıya... Ya sistemi tümü ile reddedecek, ya gördüklerini, yaşadıklarını hiçbir zaman unutamayacak, sürekli bu iki ayrı dünya arasında kıyaslama yapacak..."
Duyduklarım hayretler içinde bırakmıştı beni... "Bütün bunlar bildiğimiz şeyler, öyle değil mi efendim?" diye sordu bana. "Evet, öyle. Gerçekler bunlar... Bildiğimiz ve yaşadığımız şeyler..." dedim.
Şaşkınlıkla ona dedim: "Yanlış anlamadıysam eğer, dış dünyayı, ileri uygarlıkları tanımış, az gelişmiş ülke insanına gördüklerini unutturacak ilaç satıyorsunuz" dedim. "Evet efendim! Tüm olay işte bu!" dedi eczane sahibi.
"...Almanya olayını yaşayan işçilerimiz için bir aşı geliştirmeyi başardık. Amerika'da okuyup yurda dönmek zorunda kalan öğrenciler için bir iğnemiz var.. Ama iğneye gerek kalmaması için, hapları düzenli almak yeter."
Düşünüyordum. "Örneğin Amerika'yı unutmak için hangisini öneriyorsunuz?" diye sordum. Eczane sahibi: "Amerika için ayrı bir tertip var... New York için otuz bir günlük bambaşka bir kür uyguluyoruz... Tahmin buyurursunuz ki, New York bambaşka bir olay" dedi. "Evet, biliyorum" diye mırıldandım. O devam ediyordu: "Elimizde Japonya, Filipinler, Hawaii, Hong Kong için geliştirilmiş kapsüller var. Ama ne tuhaftır ki, kimse onları kullanmak istemedi. Oralara bir kez giden, geri dönünce tedirgin olmuyor. Ama Amerika filan bambaşka olay..." dedi.
Nazlı Eray (Eski Gece Parçaları)
Öykü
Örnek Paper 1 Öykü Çözümlemesi
Nazlı Eray - Azgelişmişlik Eczanesi Paper 1 Çözümlemesi
Metnin Genel Konusu
Metin, bir kişinin günlük hayatında sıradan bir olay gibi görünen bir eczaneye gitme deneyimi üzerinden, derin bir sosyal eleştiri yapıyor. Yeni açılan ve ismi “Azgelişmişlik Eczanesi” olan bu yer, az gelişmiş ülkelerdeki bireylerin, gelişmiş ülkelere gidip döndükten sonra yaşadıkları kültürel şoku ve iki dünya arasındaki kıyaslama sonucunda hissettikleri mutsuzluğu tedavi etmeyi vaat ediyor. Metin, bireyin bu tür deneyimlerin etkisinden kurtulmasını sağlayacak bir hizmet sunduğunu iddia eden bir eczaneyi konu alıyor.
Metnin Teması ve Ana Fikri
Metnin ana teması, az gelişmiş ve gelişmiş ülkeler arasındaki farkların bireyler üzerindeki etkisidir. Yazar, az gelişmiş ülkelerde yaşayan bireylerin gelişmiş ülkelere gittiklerinde yaşadıkları kültürel farkları unutmalarını sağlamak için bir eczane açılması fikrini ortaya koyarak, modern toplumların maddi ilerlemelerini sorguluyor. Bu bağlamda ele alınan başlıca konular şunlardır:
-
Azgelişmişlik ve Gelişmişlik Kıyaslaması: Metin, az gelişmiş ülkelerdeki insanların, gelişmiş ülkelerdeki imkânlarla karşılaşınca yaşadıkları hayal kırıklığını ve mutsuzluğu ele alıyor.
-
Toplumun Hızla Modernleşmesi: Eczane, modernleşme sürecinde olan bir toplumun karşılaştığı kültürel farklılıklara dikkat çekiyor.
-
İroni ve Eleştirel Bakış: Yazar, eczanenin ismi ve verdiği hizmet ile gelişmişlik fikrine eleştirel bir bakış açısı sunuyor.
Anlatım Tarzı
Metin, Nazlı Eray’ın tipik fantastik üslubuyla yazılmış olup, gerçekçilik ve ironi arasında gidip gelen bir anlatıma sahiptir. Okur, metnin başında sıradan bir eczane açılışını izlerken, giderek fantastik bir dünyanın içine çekilir. Yazarın ele aldığı konular ciddi olmakla birlikte, üslubu mizahi ve ironiktir.
-
İroni: “Azgelişmişlik Eczanesi” isminin kendisi, metnin en dikkat çekici ironik unsurlarından biridir. Az gelişmiş bir ülkenin insanlarının, gelişmiş ülkelerde yaşadıkları deneyimleri unutmak için ilaç almaya ihtiyaç duyması, hem absürd bir fikir hem de toplum eleştirisi içerir.
-
Gerçeküstü Anlatım: Eczanede sunulan hizmetler (farklı ülkeleri unutmaya yönelik ilaçlar) gerçeküstü bir hava yaratır, bu da okurun toplumsal eleştiriyi daha çarpıcı bir şekilde algılamasını sağlar.
Metindeki Karakterler
-
Anlatıcı: Metindeki anlatıcı, sıradan bir eczane deneyimi yaşamak için içeri girer, ancak karşılaştığı durum onu şaşkına çevirir. Anlatıcı, bu süreçte metnin önemli bir gözlemcisi ve eleştirel bir karakterdir.
-
Eczacı: Eczane sahibi, gelişmiş ülkelere gidip dönen insanların yaşadığı kültürel şoku ve mutsuzluğu gidermek için ilaçlar sunan bir karakterdir. Bu kişi, metinde azgelişmişliğin ve gelişmişliğin kıyaslanmasında önemli bir rol oynar.
Dil ve Üslup
-
Sade ve Akıcı Dil: Metnin dili sadedir, ancak anlatım derin bir anlam katmanı barındırır. İroni, dilin önemli bir unsuru olarak kullanılır.
-
Görsel Betimlemeler: Yazar, eczanenin açılışını ve eczanenin içindeki atmosferi ayrıntılı bir şekilde betimler. Bu betimlemeler, okurun gözünde eczanenin hem gerçekçi hem de tuhaf bir yer olarak canlanmasını sağlar.
Temsil ve Simgeler
-
Azgelişmişlik Eczanesi: Eczane, toplumsal az gelişmişliği simgeler. İnsanların gelişmiş dünyadan geri dönüp mutsuz olmalarını unutmak için ilaç almak zorunda kalmaları, az gelişmişliğin bireysel psikolojiye olan etkisini sembolize eder.
-
Beyaz Giysiler ve Kalfa: Kalfa, saf ve temiz bir dünya arayışını sembolize ederken, bu arayışın ne kadar zor ve karmaşık olduğunu da gözler önüne serer.
Kültürel ve Toplumsal Eleştiri
Metin, Türkiye gibi az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin Batı’ya olan bakışını, oraya gitmiş ve geri dönmüş bireylerin yaşadığı kültürel şoku, toplumsal bir eleştiri ile işler. Gelişmiş ve az gelişmiş toplumların birey üzerindeki etkisini sorgulayan bu hikaye, kapitalist sistemin sunduğu olanakların, bireylerde yarattığı derin mutsuzluğu da ele alır.
Sonuç
Nazlı Eray’ın bu kısa hikayesi, ironik bir anlatımla az gelişmiş ülkelerde yaşayan bireylerin gelişmiş ülkelere gidip döndüklerinde yaşadıkları hayal kırıklığını ve bu iki dünya arasındaki kıyaslamanın birey üzerinde yarattığı psikolojik yükü anlatır. Paper 1 çözümlemesi yaparken, metnin dilsel unsurları, simgeleri, teması ve toplumsal eleştirisi gibi yönlerine dikkat edilmelidir. Bu metin, sıradan bir eczane ziyareti gibi başlayan bir anlatının, toplumsal bir eleştiriye dönüşmesini, gerçek ile gerçeküstünün iç içe geçtiği bir yapıda ele alır.
Paper 1 Örnek Yazı
İki Dünya Arasında: Gelişmişliği Unutma Çabası
Nazlı Eray’ın “Azgelişmişlik Eczanesi” adlı kısa öyküsü, sıradan bir eczane ziyareti gibi başlayan anlatısını, fantastik bir çerçevede toplumsal eleştiriyle şekillendirir. Metin, az gelişmiş bir ülkede yaşayan bireylerin, gelişmiş ülkelere gidip döndüklerinde yaşadıkları kültürel şoku unutmalarını sağlayacak bir hizmet sunan bir eczaneyi merkezine alır. Bu çözüm, bireyin gelişmişlik ve az gelişmişlik arasındaki farkların psikolojik etkilerini tartışırken, kapitalist sistemin birey üzerindeki baskısını da sorgular.
Metnin temel çatışması, az gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların, gelişmiş ülkelerdeki deneyimlerini unutmaya çalışmaları üzerine kuruludur. Anlatıcı, yeni açılan bir eczaneyi fark ettiğinde, sıradan bir eczane beklerken, “Azgelişmişlik Eczanesi” ismiyle karşılaşır. Bu isim, yazarın ironik bir şekilde az gelişmişlik ve gelişmişlik kavramlarını ele alacağının ilk işaretidir. Anlatıcı, eczane sahibinin şu sözleriyle daha da şaşkına döner: “Bir yerde, sınırlı bir kitleye sunduğumuz için hizmeti, gazeteye ayrıntılı ilan vermek gereğini duymadık. Sunduğumuz hizmet kısaca şöyle özetlenebilir: Bildiğiniz gibi henüz az gelişmiş bir ülkede yaşıyoruz. Hepimiz. Biz, siz, sokaktaki adam.” Bu alıntı, az gelişmiş ülkelerin toplumsal yapısına dair doğrudan bir eleştiriyi içerir. Eczane sahibi, insanların gelişmiş ülkelerde karşılaştıkları farklı yaşam koşullarının birey üzerinde yarattığı baskıyı anlatırken, bireyin bu iki dünya arasında kıyaslama yaparak sürekli bir memnuniyetsizlik içinde yaşadığını vurgular.
Eczanenin sunduğu hizmet, gelişmiş ülkelerde yaşanan deneyimlerin unutulmasını sağlamak üzerine kuruludur. Bu hizmet, bireyin yaşadığı kültürel şoku hafifletmek için tasarlanmıştır. Eczacı, bu durumu şu sözlerle açıklar: “Az gelişmiş bir ülkenin insanlarıyız. Bu dünyada halimizden memnunuz. Belki başka bir şey aramıyoruz... ama düşünün efendim, aramızdan bazı kişiler bir gün gelişmiş bir ülkeye gidiyorlar... Orada tüm olay değişik, sistem değişik... Kişiye sunulan olanak çok, hak çok, dünya yüz yıl ileride gibi.” Bu sözler, modernleşme sürecinin ve gelişmiş toplumların sunduğu olanakların, az gelişmiş toplumlarda yaşayan bireyler üzerindeki etkisini gözler önüne serer. Gelişmiş ülkelerde sunulan haklar ve imkânlar, bireyler için cazip görünse de, geri dönüldüğünde bu farklar mutsuzluk kaynağına dönüşmektedir. Anlatıcı, eczacıyla konuşurken şunu fark eder: "Yanlış anlamadıysam eğer, dış dünyayı, ileri uygarlıkları tanımış, az gelişmiş ülke insanına gördüklerini unutturacak ilaç satıyorsunuz." Bu diyaloğun sonunda, bireyin gelişmiş ülkeleri unutma isteği, metnin ana çatışmasına dönüşür. Yazar, modern dünyanın birey üzerinde yarattığı etkiyi sorgularken, bu sürecin bireyi nasıl mutsuzluğa sürüklediğini vurgular.
Nazlı Eray, hikaye boyunca ironik ve gerçeküstü unsurları bir arada kullanarak toplumsal eleştiriyi güçlendirir. Eczane sahibi, Amerika’yı unutmak için özel bir tedavi sunduklarını belirtirken, New York için ise ayrı bir kür uyguladıklarını ifade eder: "Amerika için ayrı bir tertip var... New York için otuz bir günlük bambaşka bir kür uyguluyoruz... Tahmin buyurursunuz ki, New York bambaşka bir olay." Bu alıntı, hem ironiyi hem de gerçeküstü unsurları barındırır. New York gibi büyük bir şehri unutmak için özel bir tedavi gerekliliği, metnin absürd yanını gözler önüne sererken, aynı zamanda modern dünyanın cazibesini de eleştirir. Yazar, bu ironik ve abartılı anlatımla, bireyin modern dünyada yaşadığı psikolojik karmaşayı vurgular.
Metnin en önemli temalarından biri, kapitalist sistemin birey üzerindeki etkisidir. Gelişmiş ülkelerde sunulan hak ve imkânlar, bireylerin bu sistem içerisinde nasıl yabancılaştığını ve mutsuzlaştığını gösterir. Eczane sahibi, Amerika’da okumuş ve geri dönmüş bireyler için özel bir tedavi sunduklarını belirterek şunları söyler: "Amerika'da okuyup yurda dönmek zorunda kalan öğrenciler için bir iğnemiz var.. Ama iğneye gerek kalmaması için, hapları düzenli almak yeter." Bu tedavi yöntemleri, kapitalist sistemin birey üzerindeki psikolojik etkilerini silmeye yönelik bir çabayı sembolize eder. Yazar, bu tedavi yöntemleri aracılığıyla, bireyin gelişmiş dünyadaki sistemle nasıl başa çıkmaya çalıştığını ve bu sürecin ne kadar absürd bir hal aldığını gösterir.
Nazlı Eray’ın “Azgelişmişlik Eczanesi” adlı öyküsü, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki farkların birey üzerindeki etkilerini ironik ve gerçeküstü bir şekilde ele alır. Yazar, modernleşme sürecinin birey üzerindeki baskısını ve bu baskının yarattığı kültürel şoku, fantastik bir eczane hizmeti üzerinden sorgular. Gelişmiş ülkelerin birey üzerinde yarattığı hayal kırıklığı ve mutsuzluk, bu öykünün merkezindeki çatışmayı oluşturur. Nazlı Eray, ironik dil kullanımı ve absürd anlatımıyla, modern dünyada bireyin nasıl yabancılaştığını gözler önüne serer ve bu süreci eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirir.
Öykü
Bu yazı tavsiye niteliğindedir. Ödev olarak kullanılamaz.